27 Ocak 2016 Çarşamba

Gastrit Nedenleri, Belirtileri Nelerdir.



Gastrit Nedir?
Gastrit mide hastalıkları arasında yer almaktadır. Midemizin iç yüzeyinde mukoza tabakası bulunur. Bu mukoza tabakasının iltihaplanması gastrit hastalığı olarak adlandırılmaktadır. Gastrit hastalığı genellikle yaş ilerleyince görülmeye başlar. Hemen hemen toplumda gastrit hastalığı gözlenmektedir. Gastrit çoğunlukla kronik şekilde ortaya çıkmaktadır. Kronik yani; muzmit gastritlerin sıklıkla görülmesi erkenden bu hastalığın fark edilmesine de yardımcı olmaktadır. Gastrit hastalığı ülserden farklı olmaktadır. Gastrit de ülsere oranla daha çok mide yüzeyinde meydana gelen bir hasardan söz edebilmekteyiz. Gastrit ülserden her ne kadar daha masum gibi gözükse de ilerlerse ülsere dönüşebilir. Türk toplumunda en fazla gözlenen mide rahatsızlığı gastrit olmakla beraber; yaşlıların mide sorunu olarak da bilinmektedir.



Gastrit Nedenleri Nelerdir?
Gastrit hastalığına en çok midede oluşan bakteriler neden olmaktadır. Gastriti tetikleyen baş bakteri ise; kronik H. pylori enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon genellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlense de her toplumda görülme sıklığı oldukça fazladır. Üstelik kronik H. pylori enfeksiyonu daha bebeklik ve çocukluk döneminden itibaren vücuda girer. Uzun yıllar boyunca vücutta barındıktan sonra yaşlılık ve erişkinlik dönemleri geldiğinde gastrit hastalığı olarak kendisini göstermektedir. Özellikle de Amerika’ya baktığımızda yetişkin insanlardan %50 oranı kronik H. pylori enfeksiyonu taşıyıcısı olarak bilinmektedir. Bu da Amerika’da gastrit hastalığının görülme sıklığının ne kadar fazla olduğuna işaret eder. 

Bu enfeksiyon dışında gastrit için en önemli neden beslenme alışkanlığı olmaktadır. Dengesiz beslenme, gazlı içecekler tüketme mide yüzeyinin hasar görmesine neden olurken; sigara ve aynı zamanda da alkol kullanımı gastrit hastalığını tetikleyen en önemli noktalar arasında bulunmaktadır. Çünkü; sigara kullanan bir bireyin midesinde bulunan sinir hücresi uyarılır ve asit salgısı artış gösterir. Vücutta bulunan asidin artması da gastrit hastalığına neden olmaktadır. Gastrit beslenme dışında ruhsal ve psikolojik durumlar karşısında da baş gösterebilir. Stresli bir iş yaşamınız ya da aile hayatınız varsa; bu hastalığa yakalanma ihtimalinizde de artış meydana gelir. İlaç kullanımı sonucunda da gastrit gözlenmektedir. Kullanılan bazı ilaçlar asit oranını arttırır. Örneğin; aspirin vücuttaki asit oranını arttırdığı için gastrite sebep olabilir.



Gastrit Belirtileri Nelerdir?
Gastrit hastalığının gözlenmesi temelde ikiye ayrılır. Bunlar akut gastrit ve kronik gastrit olmaktadır. Bu iki gastrit çeşidinin  belirtileri arasında da farklılık vardır.
Akut Gastrit Belirtileri; Mide yanması, mide de basınç ya da mide ağrısı gözlenir. Akut gastrit hastasıysanız; karnınız aç olduğunda mideniz daha çok ağrır. Akut hastalar eğer alkol ya da sigara kullanırlarsa; mide de yaralanma meydana gelebilir. Yara kanayabilir ve kusmayla birlikte kan gelebilir. Çok ağır bir akut gastrit hastasıysanız dışkınızda koyulaşma görebilirsiniz.
Kronik Gastrit Belirtileri; Bu gastrit çeşidinde iltihaplanma söz konusudur. Geğirmek, mide şişkinliği ya da mide de şişkinlik gözlenir.

Fıtık Hastalığı Ve Nedenleri


Fıtık Hastalığı Nedir?
Karın bölgesinde yer alan iç organlar ya da başka dokuların hassas kas alanından fırlaması ve cildin altında şişkinlik meydana getirmesidir. Bir başka ifadeyle, bağırsak ile karın duvarından dışarı doğru çıkan şişliktir ve tıpta Hernia olarak adlandırılmaktadır. Karın bölgesi son derece güçlü kaslardan oluşmaktadır ve bunlar sayesinde de bağırsaklar pek çok basında karşı koruma altındadır. Ancak bu kaslarda meydana gelecek olan hassasiyet bağırsakların korunmasını engellediği gibi zayıf olan bölgede oluşturduğu şişkinlikten bağırsaklar dışarıya doğru fırlar ve derinin altından dışarıya çıkan şişlik zorlama ya da öksürme sonucunda ortaya çıktığı gibi yatağa uzanıldığında kaybolur. Fıtıklar vücudun pek çok farklı bölgesinde görülebilir. En çok görülen fıtık çeşitleri arasında uyluk ve kasık fıtıkları, mide ve göbek fıtıklarıdır. Ayrıca ameliyat sonrasında oluşacak hassaslaşmadan dolayı da o bölgede fıtık oluşumu görülebilir.




Kasık ve Uyluk Fıtıklarının Nedenleri Nelerdir?
Kasık fıtıkları daha ziyade erkeklerde, uyluk fıtıkları da bayanlarda görülmektedir. Erkeklerde kasık fıtıklarının daha çok görülmesinde başlıca etken erkeklerde kasık bölgesinin daha hassas olmasından kaynaklanmaktadır. Kasık fıtıkları aynı zamanda doğuştan da olabilir ancak zaman içinde o bölgeyi zayıflatacak olan etkenler sonucunda da fıtık oluşabilir. Karın içinde basınç oluşturan ıkınma, zorlanarak idrar yapma ve öksürük gibi olayların ardından karın boşluğu duvarının dışarı itilmesi ile küçük bir kese oluşur ve kasık fıtığı meydana gelir. Basıncın artması ile kese daha çok büyür ve bağırsağın bir kısmı da bu kese içine kayar. Bu durum da şişkinlik ve ağrı verir. Tedavi edilmemesi durumunda da şişkinlik kasık kanalına iner ve daha çok ağrı verir. Kadınlarda uyluk fıtığı görülme nedeni de şişmanlık ya da hamilelik durumudur. Bacağın üst kısmında oluşan şişlik ıkınma, kabızlık, güçlü öksürük ya da ağırlık taşırken zorlanma durumlarında meydana çıkar.


Fıtık Tanısı Nasıl Konur?
Fıtığa tanı koymak son derece kolaydır. Uzman doktorun yapacağı fiziksel muayene ile anlaşılır. Uyluk fıtığı için ultrason görüntüsü de gereklidir.


Fıtık Tedavisi Nasıl Olur?

Fıtık tedavisi genel olarak cerrahi müdahale gerektirmektedir. Ameliyatta yapılacak olan ilk şey bağırsağın girdiği keseden çıkarmak ve yeniden karın boşluğuna yerleştirip, keseyi kaldırarak etrafında bulunan kasları kuvvetli ilmek ya da yama ile tedavi etmektir. Bu tedavide gerilim olmaz, dolayısı ile hastanın ameliyat sonrasında dikişlerinin yırtılması da söz konusu değildir. Hastanın yaşı ya da başka bir nedeni nedeniyle ameliyat olması söz konusu olmayabilir bu durumda da doktor bağırsağa dışarıdan müdahale eder ve yeniden karın boşluğuna yerleştirir. Son derece basitmiş gibi görünen fıtık, tedavi edilmediği durumlarda ciddi problemlere neden olabilir. Bağırsak, fazlasıyla ağrıya neden olacak şekilde sıkıştır ve bu da kan dolaşımına engel olurken, kangren meydana gelebilir.


FELÇ HASTALIĞI

FELÇ HASTALIĞI

Felç Hastalığı Nedir?
Felç hastalığı beyni beslemekte olan kan damarlarında akışın durması ile meydana gelen beyin hasarı sonucunda meydana gelen klinik bir hastalıktır. Felç hastalığının 2 çeşidi vardır bunlardan bir tanesi İskemik Felç, diğeri de Hemorajik Felçtir. Felç hastalığının %85 oranı iskemik felç, %15'i de hemorajik felçtir.


İskemik Felç: kalpten çıkan pıhtılar ya da karotid damarlarındaki plaklardan çıkan parçalar beyni beslemekte olan damarları tıkar. Bu damarların beslemiş olduğu beyin bölgesine kan akışı olmadığından dolayı da ölmeye başlar. Bu zaman 5 dakikayı geçtiğinde ise o bölge içinde kalıcı bir hasar bırakır.

Hemorajik Felç: Beyin kanaması neticesinde meydana gelen felç çeşidinde beyni besleyen damarlar yırtılır ya da çatlar bunun sonunda da beyinde kanama oluşur. Etkilenen damarların beslediği alanda ve kanama oluşan alanlarda hasar oluşur. Hastada etkilenmiş olduğu yere bağlı olarak da farklı klinik bulgular meydana gelir. Beyinde hangi bölgenin ne doğrultuda hasar gördüğü belirlenmesi ile felcin daha sonra meydana getireceği etkileri anlaşılır.


Felç Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Felç hastalığını tetikleyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bunların en önemlisi de yüksek tansiyondur. Felç hastalarının %50'si yüksek tansiyon nedeniyle bu durumu yaşamaktadır. Fazla yemek yemek, uzun zaman güneşte kalma, aşırı yorgunluk, sigara kullanmak, kan basıncını yükseltecek ani sıcaklık değişikliği, yüksek kolesterol ve şeker hastalığı da risk faktörleri içinde yer almaktadır.


Felç Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Bacak, kol ya da yüzün belli bir yerinde duyu kaybı, yutma güçlüğü, baş dönmesi ve görme bozukluğu olarak kendini gösterir. Sağ beyinde oluşacak hasar vücutta sol tarafta etki gösterirken, sol taraftaki hasar da sağ tarafta kendini gösterir. Ön belirtileri arasında da;
- Travmaya bağlı olmayan ve aniden gelişen bilinç kaybı
- Kolda, bacakta ya da yüzde aniden gelişen kısmi ya da tam uyuşukluk ve hareketlerde kısıtlılık durumu
- Aniden meydana gelen görme sorunları
- Aniden meydana gelen konuşma bozukluğu
- Daha önce hiç yaşanmamış olan şiddetli baş ağrısı


Felç Hastalığının Tanısı Nasıl Koyulur?
Felç hastalığında kesin tıbbi bir tedavi yoktur ancak ilk üç saatin büyük önemi vardır. Hastanın ilk 3 saat içinde hastaneye başvurması durumunda damar açıcı tedavi uygulanabilir. Bunun haricinde de felç derecesi ve etkilediği bölgeleri tespit edebilmek için testler ve tomografi uygulanır.


Felç Hastalığından Korunma Yolları Nelerdir?

Felç riskini en çok arttıran unsur yüksek tansiyondur. Dolayısı ile 40 yaş üstünde olan kişilerin yıllık kontroller yaptırması önemlidir. Tuz tüketiminde azaltma yapmak en önemli unsurlardan biridir ve beslenmeye de son derece dikkat etmek gerekmektedir. Az yağlı gıdalar tüketilirken, lifli gıdaların tüketimine ağırlık verilmelidir. Dengeli beslenme ile yüksek olan kolesterolü düşürmek de felç riskini azaltacak olan önemli bir faktördür.

Böbrek Taşı Nedir?

BÖBREK TAŞI

Böbrek Taşı Nedir?
Böbrek taşı sorunu böbreklerde oluşan taşlar nedeni ile vücudun işleyişini tam bir şekilde yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Üreme sistemi dahilinde taş oluşursa bu duruma Ürolitiyazis adı verilmektedir. Böbreklere baktığımızda; vücut içerisinde en fazla taş oluşumunun gözlendiği yer böbrekler olarak bilinmektedir. Böbrek taşı hastalığının görülme sıklığına bakacak olursak da erkeklerde bayanlara oranla daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Böbrek taşı oluşumunda en belirgin etkenin ise; aileden gelen genetik faktörler olduğunun bilinmesi gerekiyor. İdrar içerisinde birçok madde bulunmaktadır. Bu maddelerden bir kısmı idrarda gereğinden fazla bulunuyorsa böbreğe gider ve burada çökme yöntemi ile birikmeye başlar. Biriken maddeler belli bir süre sonrasında böbrek taşlarını meydana getirir. Böbrek taşları genellikle idrar sayesinde atılır. Bazı taşlar da idrar kanalını tıkar. Bu durumda atılamaz ve şiddetli bir ağrının yaşanmasına neden olur.



Böbrek Taşları Neden Oluşur?
Böbrek taşının oluşmasına neden olan maddeler idrarda da bulunan ürik asit, sistin, kalsiyum ve aynı zamanda da oksalat maddeleridir. Bu maddelerden hepsi ya da en az bir tanesi idrarın içinde fazla oranda tespit edildiğinde böbrek taşına davetiye çıkar. Bu maddeler dışında çevresel faktörler arasında yer alan beslenme alışkanlığı, böbrek taşına neden olan ilaçların kullanımı gibi durumlarda da böbrek taşı sorununu görmekteyiz. Böbrek taşı olmasa bile Gut Hastalığı yaşayan bireylerde böbrek taşı oluşumunu da görme ihtimalinde artış yaşanıyor. Özellikle daha önce böbrek taşını atan bir süre bu sorunu yaşamayan kişilerde de hastalığın yeniden kendisini gösterdiğini de söylemek mümkündür. Daha önce böbrek taşı düşüren kişiler birkaç yıl içerisinde yeniden böbrek taşı sorunu ile karşı karşıya kalabilirler. Bu durumu oranlayacak olursak da yaklaşık %60 ile %80 böbrek taşı hastası ilk 10 yıl içerisinde yeniden böbrek taşı sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Beslenme alışkanlığı konusunda da dikkat edilmesi gereken nokta; asitli içecekler tüketmekten kaçınmaktır. Başta kola olmak üzere asitli içecekleri içmek ve lif barındırmayan yiyecekleri sürekli olarak tüketmek de böbrek taşı sorununun başlangıç göstermesine neden oluyor.


Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir?
Böbreğin içerisinde oluşan taşlar büyük de olabilir; küçük de olabilir. Büyük böbrek taşına sahip olan kişiler de çoğu zaman herhangi bir bulguya denk gelinmez. Küçük taşlar varsa; bunlar da idrar kanalından geçerek idrar yolu ile atılır. Tabi kanaldan geçiş esnasında kasıklarda bir ağrı ortaya çıkar ve bazen bu ağrı ayakta durmayı bile zorlaştırabilir. Meydana gelen ağrılar böğür bölgesindeyse; böbrek taşı böbrekte ya da üst idrar yollarında barınıyordur. Küçük taşlar atıldığından dolay hareket ettikçe ya da idrar kanalına geldikçe ağrıya sebebiyet verir. Böbrek taşı sebebi ile meydana gelen ağrılar şiddetli ya da şiddetsiz olabildiği gibi birkaç saat devam edebilir.

Basur Nedir?

BASUR
Basur Nedir?

Basur halk arasında mayasıl olarak da bilinen tıp dilindeki adı Hemoroid olan anüs hastalığı olmaktadır. Anüs bölgesinin iç tarafında toplardamarlar yer alır. Bazı durumlar sonucunda bu toplardamarlarda meydana gelen basınçta da artış yaşanır. Damarlar yapısı gereği zaten genişlemeye ya da esnemeye imkanı olan bölgelerdir. Toplardamarın basıncı artınca dolayısı ile de damarlar genişler. Damarların genişlemesinin en temel nedeni; damarda meydana gelen basıncı dengeye kavuşturmaktır. Damarlar genişledikçe de anüsten dışarıya çıkar. Anüsten dışarı çıkan damarların rengi; kırmızı ya da mordur. Bu damarlar dışarıda olduğundan ve içeriden de basınç gelmeye devam ettiğinden dolayı kanamaya başlarlar. Bazen de damarlar tahribat yaşayarak delinir ve bu durumda da yine kanama yaşanır. Basur sorunu Türk toplumunda oldukça yaygın gözlenen bir hastalıktır. Ülkemizde genellikle 50  yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. Basur tedavisi için genellikle cerrahi yöntemler başarıyı getirmektedir.




Basurun Nedenleri Nelerdir?
Hemoroid aslında bir yapıya verilen isimdir. Normal şartlarda bu yapı zaten vücutta bulunur. Bu yapının hastalanmasına tıpta Hemoroid adı verilirken; halk arasında da basur denilmektedir. Basurun asıl nedeni; toplardamarların yapısının bozuk olmasıdır. Basuru ortaya çıkaran 3 temel sebep vardır. Sürekli kabızlık yaşamak, çok fazla ıkınmak, hamilelikte damarların genişlemesidir. Doğum sonrası nedenler olabildiği gibi; doğuştan gelen nedenler de basuru tetikler. Örneğin; bireyin toplar  damarlarının doğuştan zayıf olması basura neden olur. Bunlar dışında bazı etkenler de basuru ortaya çıkarır;
Yaşamı boyunca hareketsiz olmak ve gereğinden fazla şişmanlık yaşamak,
Sürekli olarak alkol kullanmak,
Makatı tahrip eden sporlar yapmak, örneğin; bisiklet sürerken sele kısmı makata zarar verir.
Bazı mesleklerde sürekli oturarak çalışmak gerekiyor. Bu da basura yol açıyor.
Lifi bol olan gıdalar tüketmemek ve sürekli olarak ishal çıkmak,
Bağırsakta olan tümörler.



Basur Hastalarının Karşılaştığı Sorunlar Nelerdir?
Basur hastalarını bekleyen iki farklı basur tipi vardır. Bunlardan biri İç Basur, diğeri de Dış Basur olmaktadır.
İç Basurun Getirdiği Sorunlar; Makat bölgesinin kapanmasına yardımcı olan bazı kaslar bulunmaktadır. Bu kasların üzerinde ise toplardamarlar bulunur. Bu toplardamarlar genişlerse iç basur meydana gelir. İç basur nedeni ile damarlar dışarıya sarkar ve dışarıya sarkan damarlara el yardımı ile baskı yaptığınızda içi boşalır. Damarlar bir yumak haline gelerek iç basuru oluşturur. Dışarıya sarkan damarlarda kanama ya da iltihaplanma gibi sorunlar da gözlenerek hastanın acı ve ağrı hissetmesine neden olabilir.

Dış Basurun Getirdiği Sorunlar; Makatı kaplayan kasların üzerinde olduğu gibi altında da toplardamarlar yer alıyor. Altta yer alan toplardamarların genişlemesi sonucunda da dış basur sorunu ortaya çıkmaktadır. Dış basur çoğunlukla tek başına gözlenmez ve beraberinde iç basuru da getirir. Makat bölgesinde yanmaya ve dışkılama yaparken kanamaya neden olur.






ALZHEİMER HASTALIĞI



Alzheimer Hastalığı Nedir?
Alzheimer hastalığı bunama hastalığının en sık görülen şekli olmakla birlikte daha fazla 52 yaşlarda ya da 53'lü yaşlarda ortaya çıkar. Hafıza bozukluğu, kendini ifade etmekte zorlanma, okuyamama ya da yazı yazma işlevinde bozukluk ile meydana çıkar. Birkaç yıl içinde de tüm akıl işlevlerinde gerileme görülürken, ruhsal bozukluklar da baş göstermeye başlar. Bu tür sorunları yaşıyor ve de farkında olmak da hastayı umutsuzluğa iter. Alzheimer hastalığının 2 çeşidi vardır: yaşlılık öncesinde ve yaşlılıkta görünen olmak üzere. Yaşlılıkta görülmekte olan şekli ile hastalık son derece yavaş başlayacağı gibi geç de ilerler. Yaşlılık öncesinde başlayan şekli ise 60 yaşından önce görülmekle birlikte son derece hızlı ilerler.




Alzheimer Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Alzheimer hastalığı ile ilgili olarak pek çok teori ortaya konmuştur ancak bunların henüz hiçbiri kesin değildir. Yapılan araştırmalarda pek çok muhtemel sebep içinde genetik faktörler de yer almaktadır. Bir ailede birden çok kişide bu hastalığın görünmesi, bu hastalığın tam olmasa da kalıtsal olarak bazı faktörlere göre değerlendirileceği görülmektedir. 45 yaş üstünde doğum yapmak, doğacak çocuğun alzheimer hastası olma nedenlerinden bir tanesi olarak görülebilir. Beyin iltihabı hastalığının da Alzheimer hastalığına benzer bozukluklar oluşturduğu görülmüştür. Dolayısı ile bu hastalığın da Alzheimer hastalığı enfeksiyonuna dönüşebileceği fikri meydana gelmiştir. Hastalık ile ilgili olarak çok tartışılan bir diğer konu da ağır kafa travması yaşayan insanların hastalığa tutulma olasılığının sağlıklı bir insandan daha fazla yüksek olmasıdır. Özellikle de boksörlerin yaşadıklarından sonra kafada devamlı olarak görülen ağır darbe görmesi beyinde bir takım bozukluklar meydana getirebileceği saptanmıştır. Kesin olmamakla beraber psikososyal nedenler de Alzheimer hastalığına sebep olabileceği düşünmektedir.



Alzheimer Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Alzheimer hastalığı başlangıçta bunama hastalığına benzemektedir. Sinsi bir şekilde başlayan hastalık ağır ancak devamlı şekilde ilerler. Hastalığın da başlangıç sebepleri çok açık olmadığı için ilk evrelerini kestirmek de son derece zor olacaktır. İlk belirtileri unutkanlık, depresyon, kendini ifade edememe ve tahammülsüzlük olarak karşımıza çıkar. Hafıza kaybı özellikle de yakın geçmişini hatırlamıyor olmada oldukça belirgindir. Hasta ne zaman, nerede olduğunu ve bulunduğunu hatırlayamaz yani mekan ve zaman kavramı yok olur. Konuşma bozuklukları son derece belirgin hale gelir. Hiç bir şeyi önemsemez ya da saldırgan tavırlar sergilemeye başlar. Masada yer alan yemekler arasında seçim yapmaz ve her şeyi yiyebilir. Şuursuzca yemek yer ve bu durum oburluğa dönüşebilir. Hastalığın ileri evrelerinde ise hasta artık yakınlarına oldukça bağımlı bir hale gelir ve günlük işlerinin pek çoğunu yapamaz bir durum oluşur. Kişilik kaybı, hareketlerin gittikçe azalması durumu ile birlikte tam bir hareketsizlik durumu ve ayrıca bağımlılık da hastalıkta görülebilecek son evrelerdir.



26 Ocak 2016 Salı

Diyetinizi Seçin, Yaza Bomba Gibi Girin.

Diyetinizi Seçin, Yaza Bomba Gibi Girin

hanım-erkek, genç-ihtiyar; kışın hareketi unutup kendini yemeye kaptıran herkes için diyet dönemi bu aydan itibaren başlıyor. Sizin için 3 farklı diyet programı hazırladık. Vazgeçemediğiniz gıda grubundan varlıklı diyetinizi seçin, maratona başlayın.


Mart ayı geldi, kilo eda telaşı başlandı. sağlıklı beslenmeye bu ay başlamakla en doğru kararı veriyorsunuz. önünüzde ne kadar çok aşırı zaman olursa sıhhatli bir biçimde incelme şansınız o kadar yüksek. Peki hangi diyeti uygulayacaksınız? Siz bir etsever misiniz yok ise karbonhidratsız yapamayanlardan mı? Belki de son zamanlarda meyvelerin daha dikkatli tüketilmesine dair bilgiler canınızı sıkıyor sebebi ise siz meyvesiz yapamayanlardansınız. Herkesi düşündük ve Medical Park Göztepe Hastanesi’nden Diyetisyen Gizem Keservuran’dan Formsanté okuyucuları için 3 ayrıcalıklı beslenme planı hazırlamasını istedik. Listeleri inceleyin, size en uygununu belirleyin ve gündelik hareket miktarınızı da artırarak yaza kadar tartıdaki ibrenin adım adım aşağılara inmesinin keyfini çıkarın.

Popüler diyetlere dikkat

Diyetisyen Gizem Keservuran, bahar ayları ile birlikte herkesin hızlı kilo verme hevesine düştüğünü belirterek özellikle protein ağırlıklı popüler diyetlere karşı uyarıyor: “Bu diyetler kısa sürede kilo kaybı sağlamaktadır olsa da uzun vadede böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Bunun beraberinde bilhassa yürek-damar, diyabet ve hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi) bunun gibi şikayetleri olan kişiler yeterli ve dengeli karbonhidrat tüketmediklerinde kan şekerleri düşebiliyor.”

Meyvenin fazlası yağ demek

sıhhatli ve organik bulunduğu için yalnızca meyve yiyerek kilo vereceğinize inananlardansanız ne yazık ki yanılıyorsunuz. Dyt. Keservuran, “Unuttuğumuz nokta şu; orta boy bir elma/ portakal/ 2 adet kivi/ 2 adet mandalina/ küçük boy muz/orta boy şeftali/küçük kase nar/1/2 orta boy ayva bu gibi meyveler ortalama 15 g karbonhidrat içeriyor. Bir tabak meyve yediğinizde nerdeyse 60 g karbonhidrat alıyorsunuz yani dört dilim ekmek yemiş kalırsınız. Bir de glisemik indeks değerlerine bakarsak bu noktada ise ekmek tüm meyvelere göre daha masum oluyor” diyor ve ekliyor: “çayınıza attığınız şeker tek molekül, meyve şekeri ise iki molekülden oluşuyor. Yani meyvenin sindirim ve emilim basamakları çay şekeri kadar hızlı. özellikle akşam yemeklerinin derhal ardından ya da 1-2 saat sonra yenen meyveler maalesef çok yağ şekilde arka dönüyor.”

Doğru karbonhidratı seçin

Geldik karbonhidratlara… Onlara bayılıyoruz fakat azami da onlardan korkuyoruz. Bu işin sınırı ne olmalı?  Dyt. Keservuran yanıtlıyor: “şunu biliyoruz ki bünyenin temel enerji kaynağı karbonhidratlar, beynin tek enerji kaynağı da yine karbonhidratlar. Peki hiç karbonhidrat içeren besin almadan yaşamımızı sürdürebilir miyiz? Evet! ancak vücut kısa zamanda katabolizmaya yani yıkıma başlar ve adale kütlesi kayıpları yaşanır. Bu da sağlıksız bedene giden bir yoldur. Dolayısıyla karbonhidrat içeren gıdalar günlük beslenmemizde daima olmalı ancak beyaz şeker ve beyaz unlu gıdalar, kepek ekmeği, pirinç pilavı yerine yeşil mercimek, kinoa, bulgur, kısır, tam çavdarlı ekmek gibi glisemik indeksi düşük karbonhidrat kaynaklarını tercih etmeliyiz.”

Doğadan geleni yiyin, ölçüyü kaçırmayın, işlenmiş gıdalardan irak durun ve bunları hayat tarzınız olarak benimseyin. Böylece hem kilo verir hem de sağlıklı bir yaşam sürmeyi garanti edersiniz.


Detoks Diyeti Nedir? Nasıl uygulanır, Faydaları

     Detoks Diyeti Nedir? Nasıl uygulanır, Faydaları


Vücuttaki toksinlerin ve yararsız maddeleri atmak için uygulanan bir diyettir. Yemek yeme alışkanlıklarınızda önemli ölçüde değiştirmeniz gerekmektedir…


Detoks diyeti vücuttaki çok yağın yakılmasını sağlayarak kilo vermeye destekçi olur. Detoks diyeti çeşitli meyve, sebze, bitki ve çorbaları içerir. Detoks diyeti uygulamadan evvela her zaman bir doktora danışılmalıdır…


1- Detoks içecekler: Detoks içecekleri taze meyve sularından oluşur. Meyve suları vücuttaki toksinlerin atılmasına destekçi olur. Limon suyu, portakal suyu ve salatalık suyu en mühim detoks içecekleri içinde yer alır.


2- Detoks çorbaları: Detoks meyve suları kadar etkili olan detoks çorbaları yeşil sebzelerden oluşur.
üç- Meyve Diyeti: Meyve tüketmek meyve suyu içmekten daha yararlıdır.Havuç, salatalık, üzüm ve muzdan yapılan yeşil salata gıda kıymeti açısında yüksek iyi bir detoks besinidir.
Detoks Diyeti Yapılırken Dikkat Edilmesi Gerekenler


1- Dektoks diyeti hekim kontrolü altında yapılmalıdır.
2- Dektoks diyeti yaparken bol bol su için.
üç- Diyabet ve tiroit sorunu bulunanlar detoks diyeti yapmamalıdır.
4- çocuklara ve bebeklere detoks diyeti yaptırılmamalıdır.
5- Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınlar detoks diyeti yapmamalıdır.


Detoks Diyetinin Faydaları
1- Detoks diyeti sindirim sisteminizi geliştirir ve bağırsakları temizler.
2- Cildinizin güzelleşmesini sağlar ve akne ile ten kızarıklıklarının önlenmesinde destekçi olur.
3- Metabolizmayı çalıştıran detoks diyeti bağışıklık sistemini geliştirir.
4- Konsantrasyonu arttırır.
5- Vücuttaki toksinleri atamaya yardımcı olur.
6- Selüloit ve kilo alımına karşı fayda sağlar.
7- Kabızlığı önler ve birçok hastalıkla kafa etmede yardımcı olur.


Gut Hastalığı Tedavisi

Gut Hastalığı Tedavisi

Halk arasında kırmızı et hastalığı olarak adlandırılan bu hastalık yüzyıllardır savaşılan bir rahatsızlıktır. Osmanlı tarihinde birçok padişahın hayatı boyunca katlanmak zorunda kaldığı gut hastalığı maalesef kesin çözümü olmayan bir hastalık türü olmuştur.



 Gut hastalığı tedavisi öncesinde mutlaka hekim tarafından hastalığın seyri konusunda bir saptama yapılması gerekmektedir. Genel olarak romatizma rahatsızlığı ile benzerlik göstermesi rahatsızlığın geç fark edilme nedeni olarak görülmektedir. Özellikle ilk etkisini ayak başparmağında gösteren gut rahatsızlığı şişlik, kızarma ve ağrı olarak kendini belli eder. Eklem bölgelerinde diz, dirsek, kol ve bilek gibi yerlerde aşırı ağrı ile meydana çıkıyor olması romatizmal rahatsızlıklar ile karşılaştırılmasının başlıca nedenidir. Gece meydana çıkması ile ünlü olan bu hastalık belirli aralıklar ile geçerek tekrar nüksedebilir. Bu rahatsızlığın gut olup olmadığını ancak bir hekim karar verebilir. Böbrek yetmezliğini tetikleyici etkisi olması önemsenmesi gereken bir rahatsızlık olduğunun başlıca belirtisidir. Vücuttaki yağ düzeyinin tetikleyici olmasının yanı sıra genetik olduğu da kanıtlanmıştır. Yaşam kalitesizliği de tetikleyici faktörlerin başında gelmektedir. Aşırı sigara ve alkol kullanımı, dengesiz beslenme gibi durumlar hastalığın ortaya çıkma ve ilerleme durumunu etkilemektedir.


  Gut hastalığı tedavisi genel olarak öncelikle böbreklere etki etmemesi için müdahaleler ile başlar. Hastaya öncelikle su içmesi önerilir. Günlük ortalama 3 litre kadar su tüketimi ortaya çıkacak böbrek rahatsızlıkları için en etkili yöntemdir. Gut hastalığı ölümcül değildir ancak aşırı sancılı bir rahatsızlıktır. Asıl ölümcül risk böbrek hastalığını tetiklediği noktada başlamaktadır. Yaşam kalitesini aşırı düzeyde aşağı çekiyor olması kişinin hareket kabiliyetini kaybetmesi, sürekli ağrı çekmesi, uyku düzeninin tamamen bozulması gibi durumları doğurmaktadır. Gut hastalığı tedavisi için uygulanan diğer ikinci aşama ürik asit miktarının aşağı çekilmesidir. Bu işlem uzun bir süreç alabildiği gibi hastalığın asıl olarak tedavisi yıllar ve hatta ömür boyu sürebilmektedir. Gut rahatsızlığının kesin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Ancak kontrol altında tutmak ve hayati tehlike yaratacak hastalıklara neden olmasını engellemek için tedaviler uygulanmaktadır. En bilinen tedavi ve başlıca yöntem ise diyettir.
 

Her gut hastası ömür boyu uymak zorunda olduğu bir diyet listesi ile yaşamını sürdürür. Bunların başında kırmızı et ve yağlı besinlerin tüketiminin en aza indirilmesi veya yasaklanması gelmektedir. Halk arasında bu nedenle kırmızı et hastalığı olarak adlandırılmaktadır. Vücuttaki yağ oranı ne kadar düşer ise hastalık o kadar etkisini az göstermektedir. Bu nedenle vücuttaki yağ oranını aza indirmek için etkili diyetler uygulanmaktadır. Baştan beri ilettiğimiz gibi hastalığın kesin çözümü yoktur ancak hayatı daha kaliteli hale getirmek için ve ilerlemeyi durdurmak için sürekli hekim kontrolünde olmak şarttır. Bazı durumlarda doktorlar ilaç tedavisi önerebilmektedir. Ancak ilaçlar doktor kontrolü dışında kullanıldığında hastalığın yok olmasını değil, artarak seyretmesine neden olabilmektedir.

Gut Hastalığı Belirtileri


Gut Hastalığı Belirtileri
Gut rahatsızlığı sık görülen rahatsızlıkların önünde gelmektedir. Erkeklerde görülme oranı daha yüksek olan bu rahatsızlık asıl olarak bazı hastalıkları tetikleyici etkiye sahiptir. Genetik olabildiği gibi yaşam kalitesindeki düşüklük de hastalığı tetiklemektedir. Bunların başında kötü alışkanlıkla rolarak adlandırılan alkol, sigara kullanımı, düzensiz beslenme gibi nedenler yer almaktadı



Gut hastalığı belirtileri kendini oldukça belli eden cinstendir. Eklem ağrıları olarak ortaya çıkan belirtiler yüksek düzeylerde hissedilir. Eklem ağrıları nedeni ile yaşam kalitesinde inanılmaz bir düşüş yaşanır ki gündüz ağrının dışında gece ağrıları uyku durumunun yok olmasına neden olabilir. En çok kendini belli ettiği nokta ayak baş parmağıdır. Başparmakta şişme ve sonrasında kızarıklık olarak ortaya çıkmasının ardından yürümede güçlük, ağrı  ve acı hissini bir arada yaşatmaktadır. Romatizma türü bir ağrı yayan gut hastalığı şişkinliği ilerleyen Safalarda diz, dirsek, bilek gibi noktalarda da hissettirir. Sürekliliği olduğu gibi yaşanılan şişlik, ağrı ve aynı zamanda kızarıklık birkaç hafta sürdükten sonra geçebilir ancak sonrasında tekrarlaması muhtemeldir. Hastaya göre değişkenlik gösteren bu belirtilerin sürekliliği romatizma ile birbiri ile olan benzerliği gut hastalığının pek tanınmamasının nedenidir. Ancak gut hastalığı diğer romatizmal hastalıklara göre kendini gece göstermesi ile ayırt edilebilir. Diğer yandan cildin renk değiştirmesi de diğer belirtiler arasında yer almaktadır. Ciltte kızarma parlak halde görülür. Aynı zamanda erguvani renk denilen renge bürünen bir cilt rengi de görülebilmektedir. Eklemlerdeki ağrı o kadar şiddetlidir ki kişi o noktaya dokunamaz hale gelir. Yine birçok rahatsızlıkta olduğu gibi gut hastalığında da hasta kişi aşırı yorgun hisseder. Eklemlerde sürekli devam eden bir zonklama yaşanır. Ayrıca aralıklı olarak titremeler görülebilir. Tüm bu etkiler yaşanırken gut rahatsızlığının hekim tarafından saptanması sonucu romatizma olmadığı anlaşılır. Genel olarak birçok yaş grubunda görülse de hastalığın en sık görüldüğü yaş grubu 50 yaşın üzeridir. Başta da belirttiğimiz gibi erkeklerde daha sık görülüyor olması kadınlarda görülmüyor anlamına gelmemelidir. 

Gut rahatsızlığının tetikleyici olduğu bir diğer rahatsızlık ise böbrek hastalığıdır.  Böbrek yetmezliği rahatsızlığını ileri düzeyde tetikleyici olması büyük bir risk oluşturmaktadır. Hastalığın bu denli zarar verici olmaması için mutlaka tedavi uygulanması gerekmektedir. İlk tedavi yöntemlerinin başında su tüketimi gelmektedir. Günlük 3 litre kadar su tüketimi hastalara önerilen ilk tedavidir. Bu rahatsızlık ne yazık ki kısa sürede tedavi edilebilen bir rahatsızlık değildir. Saptanmasının ardından ömür boyu tedavi gerektirmektedir. Hastalık tamamen yok edilemediği gibi sadece seyrinde yavaşlama yaratılabilmektedir. Bu dönemde tedavi döneminde yani doktorlar öncelikle diyet uygularlar. Uyulması gereken ilk şartlardan biri de bu diyet listesidir. Hastanın bu diyet ile vücudundaki yağ oranı minimuma indirilir. Hastalığın derecesine göre ilaç tedavisi de uygulanabilmektedir. 




Kepek Neden Olur?

    Kepek Neden Olur?
Saç telleri arasından pul pul ölü deri çıkmaya başladığında bu duruma kepek adı verilir. Kepek pek ciddi bir sorun olmamakla beraber bulaşıcı bir etki yaratmaz ancak insanlar saç telleri arasında pul pul şeklindeki kepeklerden oldukça rahatsız olmaktadır ve günlük hayatta sıkıntı çıkarılmaktadır. Saçınız her ne kadar saç telleri arasında yer alan pul pul ölü deriler, kişiyi bakımsız gibi gösterir. Bununla birlikte daha öte bir sorun olan kaşıntı sorunu hemen ardından sizlere eşlik eder. Kafa derisinde oluşan kaşıntı bir süre sonra ise ciddi anlamda sorunlar çıkarabilir.


Cildimiz kendini yenilerken ölü hücrelerini bir kenara atar, yeni hücrelerini üretmesi ise bir o kadar hızlı  bir süreçtir ki banyoda yıkanıp kaybolan ölü deriyi gözle göremeyiz. Cildin kendini yenileme sürecinde oldukça hızlı davranması ölü deriyi biriktirmeye başladığında bizleri ölü deri yamaları olarak geri dönmektedir. Bunlar pul pul olarak saç telleri arasına karışır. Cildin yenilenmesi sürecinin bu kadar hızlı olmasının tek nedeni yalnızca hijyenik sorunlar değildir. Diğer bir sürü jöle saç spreyi ve benzeri saç şekillendirici kullananlar bu kimyasal madde içeren ürünler saç derisine karşı alerjik reaksiyon oluşturarak saç derisini tahriş edebilir. Kepek yapmayan jöle adı altında satılan ürünleri aşırıya kaçmamak kaydıyla kullanabilirsiniz en azından jöle kullanmaktan vazgeçemeyenler için alternatif bir yol olacaktır. Elbette jöle kullanımı yalnızca tetikileyici etmen olmamakla beraber diğer bir tetikleyici unsur ise kuru cilde sahip olmaktır. Soğuk havalar, nemsiz ortamlar veya normalden fazla sıcaklığa sahip olan odalar cildin kurumasını sağlar. Bu durum da saç derisinde oluşan pul pul kepekler, saç telleri arasına karışır.




Kepek Nasıl Geçer?
 Günlük yaşantımızda büyük bir sorun haline gelen kepek nasıl geçer? Diye soracak olursanız sizlere yardımcı olacak ufak tavsiyelerimiz var. Sizlere vereceğimiz en basit tavsiye aspirin tavsiyesi; 2 aspirini toz haline getirerek saçınızı yıkarken kullandığınız şampuanın içerisine ekleyin. Karışımı saçınıza 1 2 dakika bekletin daha sonra iyice durulayın.
 Kabartma tozu: Bir avuç dolusu elinize almış olduğunuz kabartma tozunu ıslanmış saçların arasına ve saç derisine iyice masaj ile yedirin. Daha sonrasında saçınızı iyice durulayın. Bu işlemi uygularken şampuanla birlikte değil yalnızca kabartma tozunu kullanın.
 Limon: Vereceğimiz en basit örneklerden bir tanesi olan limon, pul pul kepek kafanızı eski sağlığına kavuşturmak adına iyi bir tavsiye oluyor. 2 yemek kaşığı limon ile saç derinize masaj yaparak bekleyin ve daha sonra saçınızı durulayın. Ve bu işlem sonrasında bir fincan suya bir çay kaşığı limon suyunu karıştırın ve bununla da saçlarınızı tekrar durulayın.

Tuz: Evinizde bulunan tuzluğu alın, kuruyan saç derinize birazcık tuz serpin. Daha sonra saç derinize tuzu yedirmek için masaj işlemine geçin. Biraz bekledikten sonra şampuanla saçınızı durulayın.

Kepek Önleyici Şampuanlar

Kepek Önleyici Şampuanlar


Kepeklenme sorunu daha çok erkeklerde gözüküyor olsa da bayanlarda da bu illet ile mücadele eden birçok birey bulunmaktadır ancak erkeklerin saçı daha kısa olduğundan kepeklerin etrafta görülme olasılığı bayanlara göre bir hayli fazladır. Kepek bir nevi cilt hastalığıdır. Bazı çocuk ve bebekler de dahi kepeklenme oluşabilir. Saç derisinde ki kepek sorununu önemsememek daha sonrasında gelen saç derisi problemlerini doğuracaktır. Bu yüzden saçlardaki kepek adına yapılması gereken ilk iş dermatoloğa başvurmak ve kepeğin nedenini belirlemektir. Bizler farkında olmasak da cildimiz kendisini yenilereyek ölü deri biriktirmesi olaylarını gerçekleşmektedir. Bununla birlikte bazı şampuanlar, saç spreyleri ve jöleler ölü derinin birikmesine neden olacak tetikleyici etki yaratmaktadır. Bu sorunu yaşamamak için öncelikle saçlar her gün bol suyla yıkanmalıdır. Şampuanla saç derinize masaj yaparak bol suyla cildinizi nemli bırakmanız şarttır. 

Bununla birlikte fazla kozmetik ürünlerini kullanmaktan kaçınmalısınız ayrıca D ve B vitamin eksiklikleri saç kepeklenmesini tetikler. Bu vitaminleri güneşlenerek ya da vitamin serumu alarak karşılayabilirsiniz. Beslenmenize dikkat etmediğiniz takdirde de kepeklenme sorunları başka bir yoldan tekrar baş gösterebilir. Aşırı FastFood tüketimi ve hazır yiyecek tüketiminde aşırıya kaçma gibi durumlar saçlarda ki kepek miktarını artırabilir. Genellikle daha hafif gıda ve yemekleri tercih ederek sağlıklı ve düzenli beslenmek zorundasınızdır.

Bu illetten kurtulmak için kepek önleyici şampuanlar kullanabilirsiniz. Kepek önleyici şampuanlar kepek probleminizi geçirmezse eğer, mantar ilaçları da ya da kortizon ilaç tedavisi uygulanabilir. Bahsi geçen bu ilaçları çok aşırı kepeklenmeler de ve artık ciddi bir hastalık yayılımı sırasında kullanabilirsiniz. Ancak genellikle ilaç tedavisi pek tercih edilen bir durum olmaz. Eczanelerden temin edebileceğiniz kepek önleyici şampuanları da düzenli bir şekilde kullanarak şampuanın etkilerini ve yararlı sonuçlarını gözle görebilirsiniz ancak şampuanları kullanırken herhangi bir şampuan değişimine gitmemeniz sizler açısından daha uygun olacaktır.


Saç kepeklenmesi sorununu aslında doğal yöntemlerden de çözebilirsiniz. Bu duruma ısırgan otu en başta verilecek örneklerden bir tanesi olmaktadır. Kaynatmış olduğunuz ısırgan otu suyunu, saçınıza ve saç diplerinize bir pamuk yardımıyla uygulayabilir, kepeklenme sorununu azaltabilirsiniz. Bunun yanında saçlarınızı da güçlendirmiş olursunuz. Ayrıca diğer vereceğimiz tavsiyelerden bir tanesi de kekik takviyesi olacaktır. Gün içerisinde bol su tüketmek bol suyla saçlarınızı gün de 3 kez yıkamak ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmek saç kepeklenmesi giderilmesinde etkili rol oynarlar. Her ne kadar bunlar bilindik bir yöntemler olsa da arama motorlarında kepek sorununa geçici etki yapabilecek şampuan arayışları kol gezmektedir. Sizlere vereceğimiz kepek önleyici şampuanlar bir nevi yardımcınız olacaktır. Şampuanları seçerken saçınızın hangi tip olduğuna dikkat ederek tercih yapmalısınız.


Kepek Önleyici Şampuanlar
Clear
Head&Shoulders
Sebamed
Biobis Kepek Önleyici
Ersağ
Prozinc
Zetion
Logona


25 Ocak 2016 Pazartesi

Lenf Kanseri Belirtileri


Lenf Kanseri Belirtileri
Lenf kanseri diğer adı ile lenfatik vücudun savunma mekanizmasında oluşan bir kanser türüdür. Enfeksiyonlara karşı mücadele safında yer alan immun sistemde meydana gelen kanser türü olarak bilinir. Lenfatik sistem genel olarak insan vücudunda kasık, koltuk altı ve boyun bölgelerinde bulunur. Bu küçük yapılar elle fark edilemeyecek kadar miniktir. Lenfatik sistem sadece bu küçük yapılardan oluşmaz aynı zamanda bazı organlara bağlıdırlar. Karaciğer, dalak, Bademcik, kemik iliği ve göğüs boşluğu bağlı oldukları başlıca organlardır. Erişkinlerde bu şekilde iken çocuklarda timusa bağlı olarak da gelişmektedir. Bu başlıca organların dışında insan vücudunda lenflerin bağlı olduğu ince bağırsak, mide gibi bölümlerde de görülmektedir. Lenf kanserinin oluşma evresi şu şekilde gelişir; normalde lenfatik yapı dediğimiz yapıda bulunan hücrelerin normalden daha hızlı bölünmesi ve anormal bir şekil alması sonucu ortaya çıkar. Yukarıda saydığımız organlara yayılma oranı yüksek bir çoğalmadır.



Lenfatikler normalde elle kontrol edilmeyecek kadar küçüktür ancak kanserli hücre haline dönüştüklerinde cilt dışından ele gelecek kadar şişlikler yaratmaktadır. İlk safa da bu şişlik olan bölgede herhangi bir ağrı olmaz. Bu elle kontrol dışında lenf kanseri belirtileri farklı olarak gribe benzer belirtiler sergiler. Bunların başında yüksek ateş, ani kilo verme, geceleri terleme, cildin belirli bölgelerinde kaşınma ve aşırı yorgunluk hissedilir. Bu tür belirtilerin bir lenf kanseri vakası olup olmadığını ancak bir uzman kontrolü sonrasında anlaşılabilir. Sessiz ve derinden ilerleyen bir rahatsızlık olması ancak hastanın kontrole gitmesi sonucunda ve doktorun detaylı kontrolleri sonrasında ortaya çıkabilir. Vücuttaki sert cismin lenf kanseri olup olmadığı röntgen, tomografi, ultrasonografi gibi yöntemler kullanılarak saptanır. 




Bu yöntemler sonrasında bir dokuda kanser hücresi görülür ise mutlaka uzman tarafından parça alınarak patoloji bölümünde incelenir. Bu patoloji raporu hastanın tedavisinde nasıl bir yol izleneceğini açıklayan en etkili veridir. Belirtiler genel olarak grip ile aynı özellikleri taşıması hastalarda önemsenmeyen hastalık grubunda yer almasına neden olur. Ancak uzun süreli geçmeyen griplerin sadece lenf kanseri belirtileri değil, daha birçok önemli hastalığın belirtisi olacağı unutulmamalıdır.




Birçok kanser türü ilk safadayken basit hastalıklar olarak adlandırılan kronik baş ağrısı, grip, soğuk algınlığı, enfeksiyon gibi etkiler gösterebilmektedir. Bu ve bunun gibi kanserlerin erken teşhisi için bir hastalık bir haftadan fazla sürüyor ise mutlaka doktora danışılması gerektiğinin göstergesidir. Lenf kanseri genel olarak her yaş grubunda görülmektedir. Özellikle kemik iliğinde görülen kanser türü ilik nakli gibi durumları gerektirebilmektedir. Bu hastalığın en yüksek düzeyde nüksettiği vakalar olarak adlandırılmaktadır. Ailede kalıtımsal olabilen lenf kanseri ayrıca yaşam koşullarına bağlı olarak da gelişmektedir. Sürekli hastalık barındıran yerlerde bulunmak, rutubetli ortamlarda yaşamak, mikrop barındıran işlerde çalışmak hastalığı destekleyen birincil nedenlerdir.



Mide bulantısı nasıl geçer?

                                                    Mide bulantısı nasıl geçer?

Mide bulantısı hepimizin başına sıklıkla gelen bir rahatsızlıktır. Bulantı ve istifra yalnızca sindirim sistemi rahatsızlıklarıyla alakalı bir durum olmamakla birlikte vücudumuzda gelişen farklı rahatsızlıklar ile bozukluklar da buna sebebiyet vermektedir. Vücudumuzda oluşan ve karşı koyamadığımız istifra hissine mide bulantısı denir.
İstifra, mide içerisinde bulunan maddelerin karın kaslarındaki kasılma hareketleri ile zor bir şekilde özofagus yani yemek borusu yolu ile ağza ya da ağız dışına atılmasıdır. Mide bulantıları genel olarak istifra habercisi olarak bilinir. Bulantıyla beraber vücutta bazı belirtiler de gözlenebilmektedir. Bunlara terleme, solgunluk, fazlaca tükürük salgıları, kalp atışlarının yavaşlaması, tansiyonda düşüş ve iştah azalması şeklinde örnekler verilebilir. Peki, mide bulantısı nasıl geçer?




Mide bulantısı durumu yaşandığında direkt olarak kimyasal ilaçlara yönelmek yerine bitkisel ve doğal çözümler denenmelidir. Zencefil çayının bütün mide bulantısı çeşitlerine iyi geldiği bilinmektedir. Mide bulantısının ortaya çıkmasında çok çeşitli sebepler vardır. Bazen hamilelik nedeniyle ortaya çıkabilir bazen de başka sebeplerden dolayı meydana gelir. Ancak sebebi her ne olursa olsun zencefil çayı mide bulantısının bir numaralı çözümüdür adeta bir kurtarıcıdır. Zencefil çayının hazırlanışı da çok pratiktir. Beş parmak büyüklüğünde zencefili birkaç parçaya ayırarak kaynar suya atın ve 5 dakika kaynattıktan sonra 10,15 dakika dinlendirilmesini sağlayın. Sonra zencefilleri süzerek ayırın. Elde ettiğiniz zencefil çayını için. Zencefil çayı aşırı sıcak olmamalıdır. Eğer mide bulantınız sürekli olarak tekrar ediyorsa yanınızda nane yağı taşımanızda fayda var. Nane yağı koklayarak mide bulantınızı hafifletebilir ya da geçici olarak bastırabilirsiniz.


Tüm bunlara rağmen geçmeyen bir mide bulantısı şikâyetiniz varsa bir doktora danışmak isteyebilirsiniz. Mide bulantısının birçok nedeni olabilir ve bunun nedenini ancak bir hastaneye giderek öğrenebilirsiniz. Genel olarak mide bulantısı şikâyeti ile doktora başvurulduğunda uygulanan tedavi mide bulantısı kesici bir serumdur. Bu serum mide bulantınızı yüzde 99 oranında sonlandıracaktır.


Mide bulantısı sık sık yaşadığınız bir durumsa ve bunu engellemek istiyorsanız yapmanız gereken ve kaçınmanız gereken bazı şeyler vardır. Uzun bir yolculuğa çıkacaksanız ve midenizin bulanmasından endişeleniyorsanız bir eczaneye başvurarak reçetesiz satılan mide bulantısı ilaçlarından satın alabilir ve yolculuk öncesinde kullanabilirsiniz. Yolculuk dışındaki mide bulantılarınız için yapmanız gerekenler ise şunlardır. Dışarı çıkarak ya da pencereyi açarak hava almalısınız. Her gün bol miktarda su tüketin ancak yemek esnasında içmemelisiniz. Gün içerisindeki öğün sayınızı arttırın. Az yiyerek sık yemeye çalışın. Badem, fındık ve ceviz gibi kuruyemişler mide bulantısını bastırmaktadır. Alkol sonrası mide bulantıları içinde bal ve ekmekle birlikte kahvaltı yapmanızda fayda var.

Peki, mide bulantısı durumunu engellemek için nelerden kaçınmalıyız? Öncelikle yağlı besinlerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Besinleri kızartarak değil haşlayarak ya da ızgara şeklinde tercih etmelisiniz. Yemeklerin yanında içecek tüketmemeye çalışmanızda ve gazlı, asitli içeceklerden de uzak durmanızda fayda var.


Mide Kanseri Belirtileri

Mide Kanseri Belirtileri

Mide, karın bölgesinin sol üst kısmında bulunur. Çok çeşitli sebeplerden dolayı midenin mukoza zarından tümörler gelişebilir. Bu tümörlerin bazılar iyi bazıları ise kötü huyludur. Kötü huylu tümörler mide kanserine neden olmaktadır. Mide kanseri genel olarak midenin küçük kenarında ortaya çıkar. Mide kanseri en çok görülen dördüncü kanser türüdür. Mide kanserinin görülme oranı gerçekten iç karartıcıdır. Ülkemizde 1 yılda ortalama 20 bin kişi mide kanserine yakalanmaktadır. Yaşlı insanlarda mide kanserinin daha sık görülmesinin yanı sıra erkeklerde de mide kanserine yakalanma riski çok daha yüksektir.
Dünya üzerinde de çok görülen bu hastalığın en çok karşımıza çıkabileceği ülkeler arasından birinci sırada Japonya gelmektedir. Ardından Çini Kolombiya ve Kosta Rika gelmektedir. Fark edildiği üzere bu ülkeler arasında kuzey Avrupa ve güney Amerika olmak üzere coğrafi farklılıklar görülmektedir. Buradan mide kanserinde genetik faktörlerin rol oynadığı sonucuna ulaşabilmekteyiz. Ülkemizde ise mide kanserinin en çok görüldüğü bölge Karadeniz bölgesidir.




Mide kanseri belirtileri ilk aşamada diğer kanser türlerinin birçoğu gibi herhangi bir belirtiye neden olmamaktadır. Ancak mide kanserinin ilerlemesine bağlı olarak mide bölgesinde rahatsızlık ve ağrı, yutkunma zorluğu, mide bulantısı ve kusma, kilo kaybı, az yemek yendiğinde bile şişkinlik hissi, dışkıda kan gibi bazı belirtiler göstermektedir. Ancak bu belirtilerin görülmesi halinde yüzde yüz mide kanserine yakalanıldığı söylenemez. Bu belirtiler bazı durumlarda mide ülseri ve enfeksiyon gibi mideyi ilgilendiren başka rahatsızlıkların belirtileri de olabilmektedir. Bu nedenle panik olmadan doktora giderek bu belirtilerin nedeninin mide kanseri mi yoksa başka bir rahatsızlık mı olduğunu öğrenmeniz daha doğru olacaktır. Bir diğer önemli nokta ise eğer ailenizde daha önce mide kanserine yakalanmış birisi var ise sizin de her yıl kontrol yaptırmanız ve kanser riskini kontrol altında tutmanız yararlı olacaktır.



Mide kanserinin farklı adları vardır. Bu midenin hangi kısmında görüldüğü ile belirlenir. Ancak tüm mide kanseri rahatsızlıklarını yüzde 90 – 95 lik kısmı midenin glandüler dokusunda başlar. Geri kalan kısım ise mide ve çevresinde bulunan kas, doku ve damarlarda görülen kanserlerdir.

İlerleyen zamanlarda görülen mide kanseri belirtilerinden biri dışkıda kan görülmesidir. Dışkı renginin bordoya, koyu kahveye dönmesi ya da tuvalet kağıdında kan ile kendini belli eder. Anca dışkıda kan belirtisi paniğe sebep olacak bir şey değildir. Mide ülseri ya da hemoroid gibi rahatsızlıklarda da bu belirti görülebilmektedir. Bir diğer belirti ise mide ağrısıdır. Bu ağrı mide kanserinin en sık görülen ve kişiyi doktora gitmeye mecbur bırakan belirtidir. Ağrı genellikle midenin üst kısmında ortaya çıkar. Mide ağrılarının nedeni her ne olursa olsun kısa süre içerisinde bir uzman tarafından kontrol edilmesi kesinlikle faydalı olacaktır. 




Migren Tedavisi.



Migren Tedavisi
Migren hastaları ağrılar yüzünden hayatlarının bazı dönemlerinde oldukça zor durumda kalmaktadır. Bu ağrıların sık e şiddetli olması sonucunda hayatları oldukça büyük kâbuslara dönebilir. Migren tekrar eden baş ağrısı ataklarından meydana gelir. Bu ağrılar bazen dayanılmaz ölçülere çıkabilir. Maalesef migren oldukça yaygın bir hastalıktır. Migren yüz kişiden on altısında görülen bir rahatsızlıktır. Sonbahar gibi sıcaklık değişikliklerinin net olduğu mevsimlerde migren ağrıları oldukça artabilir. Aslında migren atağı pek çok sebepten dolayı geçirilebilir. Bu sebeplerin başında psikolojik nedenler yer alır. Kişinin kendini depresyonda hissettiği zamanlar migren ağrılarının en çok yaşandığı dönemlerdir. Aşırı üzüntü, stres, heyecan, mutsuzluk, hüzün de migrene sebep olabilecek psikolojik sebepler arasında yer alabilir. Uykusuzluk da migren ağrılarının oluşmasında en büyük etkendir. Uzun süre masa başında çalışıp uykusuz kalmak, düzensiz yaşamak migren ağrılarına sebep olabilir. 


Ayrıca vücudunuzda baş dışındaki yerlerde oluşan ağrılarda migren ataklarını tetikleyebilir. Beslenme alışkanlığınızı aniden değiştirmeniz sizin migren ağrılarınıza davetiye çıkarır. Aşırı kalori beslenmek, çok az yemek, susuz kalmak, çok tatlı veya çok tuzlu yemek, turşu veya fındık ezmesi yemek de migren ağrılarına sebep olabilir. Migren rahatsızlığı olan kişilerin mutlaka diğer kişilerden daha çok dikkat etmeleri gerekir. Çünkü günlük hayatlarında gerçekleştirecekleri herhangi bir hareket ya da her zaman yaptıkları rutinleri yerine getirmemek bile migren ağrılarının oluşmasında oldukça etkilidir.



Migren tedavisi  hastalığın derecesine göre uygulanır. Eğer hasta ayda bir veya iki kez meydana geliyorsa migren atağı geçiriyorsa migren ataklarından koruyucu tedavi yerine bu atakları önlemeye yönelik ilaçlar kullanılır. Eğer ataklarda ayda dört ya da beş kezden fazla defa meydana geliyorsa bu hastaya migrenden koruyucu tedavi uygulanır. Bu tedavilerin dozu her hastaya göre farklılık gösterir. Bu yüzden migren teşhisi konulduğu andan itibaren bu kişiler sıklıkla hastalıklarının derecesini kontrol ettirmek için doktora başvurmalıdır. Migrenin standart bir tedavisi söz konusu değildir. Doktor hastanın bütün hastalık öyküsünü dinler. Hastanın kilosundan tutun yaşadığı bütün psikolojik durumlara kadar her türlü etken hastalık sürecinde ve hastalığa uygulanacak tedavide de çok etkilidir. 


Migren tedavisi tamamen hastanın kendisine göre doktor tarafından şekillendirir. Teşhis konulduktan sonra hastanın tüm açıklığı ile doktora kendi hastalık sürecini ilk ağızdan anlatması sonucu belirli bir migren tedavisi oluşturulur. Tedavide kişinin metabolizmasına ve fiziksel ve psikolojik özelliklerine bakılır. Eğer hastaya koyulan tedavi bir sonuç vermiyorsa ya da bu hastalık gittikçe artıyorsa kronik migren tedavisine geçilir. Bu tedavide botoks yapılarak gerçekleştirilir. Botoks denilen madde vücuda enjekte edilerek kasların aktivitesi azaltılır. Eğer kaslar da daha aktivite olursa bu durumda ağrı da azalacaktır. Bu yüzden botoks ile migren tedavisinde farklı yerlere uygulanan tedavi oldukça memnun edici sonuçlar vermektedir. 


Migren Belirtileri.

Migren Belirtileri

Migren pek çok kişide varlık gösteren ve en çok da baş ağrısı olarak kendisini gösteren bir hastalıktır. Kişiyi günlük hareketlerini yapamayacak kadar zor duruma sokar. Bu yüzden çok ciddi bir rahatsızlık olarak bilinir. Migren daha çok baş ağrısı olarak bilinir fakat sadece baş ağrısından oluşmaz. Baş ağrısı pek çok sebepten dolayı olabilir. Bu yüzden her baş ağrısı migren değildir. Migren belirtileriçocukluk ve ergenlikte ya da yetişkinliğin ilk yıllarında meydana çıkar. Eğer migren tedavi edilmezse bu hastalığın yarattığı baş ağrıları üç güne kadar sürebilir.


Migren ile normal baş ağrısının arasında ki en büyük fark baş ağrısının yanında ışığa ve sese karşı aşırı bir hassasiyettir. Ayrıca mide bulantısı ve kusma da olabilir. Kişi bu ataktan önce kendini mutsuz ve huzursuz hisseder. Psikolojik olarak çökkünlük ve aşırı tepki verme migren atağı belirtisidir. Eğer uzun süren hafif ve orta dereceli depresyon yaşıyorsanız bu sizin kronik migrene yakalanmanıza sebep olabilir. Bu durum baş ağrılarınızı kronik migrene çevirebilir.

Migreni pek çok durum tetikleyebilir. Bunların başında elbette ki psikolojik durumlar gelir. Stres, korku, kaygı, üzüntü, huzursuzluk, gerginlik, şok, heyecanlanma gibi uçlarda duygular migren ataklarına sebep olabilir. Psikoloji durumunuzun sizin fizyolojik durumunuza etki ettiği pek çok bilimsel araştırma ile kanıtlanmıştır ve bunların başında da migren gelir. Ayrıca pek çok fiziksel tetikleyicide migren ağrılarına sebep olabilir. Bunların başında yorgunluk gelmektedir. Boyun ve omuz ağrısı, yanlış duruş, uzun süreli seyahatleri ve çalışma saatlerinin çok uzun olması, kan şekerinin düşmesi ve en önemlisi uykusuzluk gibi fiziksel etkenlerde migrenin oluşmasındaki başlıca etkenlerdir.

Migren hastaları beslenmelerine de çok dikkat etmelidir çünkü beslenme bozukluğu yaşayan insanların migren olma olasılığı daha yüksektir. Yüksek kalorili besinler tüketmek, alkol, fıstık ezmesi, çikolatalar, turşular, susuz kalmak, az kalorili beslenmek de migren ağrılarına sebep olabilir. Ayrıca aklınıza gelmeyecek pek çok durumda migreni tetikleyebilir. Bunların başında oruç tutmak, yüksek tansiyon, alerjiler, menopozda olmak, doğum kontrol hapları, yüksek ya da alçak tansiyonda migrene sebep olan faktörler arasında yer alır.


Migren kişilerin hayatını oldukça zora sokan bir rahatsızlıktır. Migren belirtileri iyi bilinmeli migrene sebep olacak tetikleyicilerden olabildiğince çok kaçınılmalıdır. Ancak bu sayede migrenin yaratacağı sıkıntılı durumlardan uzak durabilmek mümkün olur. Migren ağrısı, ağrıyı çeken kişiler tarafından zonklayıcı olarak tabir edilir. Migren belirtileri çok çeşitlidir fakat ilk başta genellikle ağrı olacak yer de bir uyuşukluk hissedilir. Migren oluşan bölgede bir birikim söz konusudur. Bu yüzden bu birikim sonucunda en ufak bir titreşim ya da dokunma bile ağrının meydana çıkmasına sebep olabilir ve kişiyi asla içinde bulunmak istemeyeceği zor ağrılar yaşatır. 

Pankreas Kanseri Tedavisi.

Pankreas Kanseri Tedavisi


Pankreas, karın boşluğumuzun üst kısmında duran bir organımızdır. Pankreas, vücudumuzda kan şekerini düzenleme işlevini gören önemli organlarımızdan bir tanesidir. Yapısı, mide sindirim işlevinin yapılabilmesi amacıyla torba biçiminde küçük bir kısımdan oluşur.
Pankreas bir iç salgı bezidir ve salgıladığı pankreas özsuyunu onikiparmak bağırsağına aktarır. Bu salgının içerisinde birtakım kimyasallar bulunur ve bu kimyasal karışım proteinlerin, yağların ve karbonhidratın hazmedilmesini sağlar. Hazmetmeyi sağlayan hormonların yanı sıra kan dolaşımımıza da insülin ve glukan adı verilen iki hormonu salgılar ve bu sayede kan şekerini dengede tutar.
Pankreas rahatsızlıklarının tespit edilmesi oldukça zordur. Genelde mide ve karın ağrısı ile karıştırılan pankreas rahatsızlıklarını teşhis etmek, düzenli doktor kontrolü sayesinde mümkün olmaktadır.


Pankreas kanseri, yaklaşık 15 santimetre uzunluğundaki bu organımızın genelde her bölgesinde gelişebilmesinin yanında en çok geliştiği bölge pankreas başı denilen bölgedir. Sigara içen ve alkol tüketen bireylerde görülme riskinin daha fazla olduğu kanser türüdür. Diğer kanser türlerinin bir çoğunda olduğu gibi pankreas kanseri tedavisinde de erken teşhisin önemi çok büyüktür.

Pankreas kanseri teşhis edildikten sonra hastanın yaşı, sağlık durumu ve hastalığın evresine göre uygun tedavi yöntemi hekim tarafından seçilerek kontrollü olarak hastaya uygulanır. Whipple ameliyatları, rezeksiyon yöntemleri bu tür hastalarda kullanılan tedavi yöntemleridir.

Başlangıç evresindeki bir pankreas kanseri hastasına cerrahi yöntem uygulanabilir ve genellikle iyi sonuçlar vermektedir. Tümörün komşu dokulara sıçrayıp sıçramadığının değerlendirilmesinin ardından cerrahi yöntemle yapılan ameliyatla tümörlü dokunun çıkarılması işlemi uygulanır.
İleri evre pankreas kanseri hastalarına genellikle kemoterapi uygulaması ile beslenme desteği ve şikayetlerin azaltılmasına yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Tümörlerin onikiparmak bağırsağına ulaştığı ve bu bölgeyi tıkadığı durumda ağızdan ilgili bölgeye ulaşılarak stent takılması işlemi uygulanmaktadır.


Cerrahi Yolla Tedavi
Tetkiklerin sonucunda kanser hastası ameliyata alındığında kanserli dokuyu hastadan uzaklaştırmak mümkünse, bu bölge açılarak tümör bu bölgeden temizlenmektedir. Whipple ameliyatı denilen yöntemde ise kanser hücrelerinin buralara yayıldığı durumlarda, pankreas başı, safra kesesi, ana safra kanalı, lenf bezleri gibi bazı bölümler blok olarak çıkarılmaktadır.


Kemoterapi
Kanserli hücrelerin yok edilmesi amacıyla kullanılan ilaçlara kemoterapi ilaçları adı verilir.Genellikle cerrahi operasyon öncesinde tümörü küçültmek amacıyla veya cerrahi operasyonun tercih edilmediği durumlarda ışın tedavisiyle birlikte kullanılmaktadır. Başlangıç evresindeki hastalarda daha çok tercih edilir ve ileri evre kanser hastalarında uygulanamamaktadır.


Radyasyon Tedavisi
Radyoterapi ve ışın tedavisi de denilen bu tedavi yönteminde,  kanserli hücrelere yüksek enerji yüklü ışınlar yollanarak tümörün yok edilmesi ve kanser hücrelerinin öldürülmesi ana hedeftir. Işın tedavisi 

Pankreas Kanseri Belirtileri.







Pankreas Kanseri Belirtileri

Pankreas, vücudumuzdaki bir takım hormonları salgılayarak midemizde karbonhidrat ve yağ sindirimini sağlayan ve vücuttaki kan şekerini ayarlayarak şeker dengesini sağlayan organımızdır. Karın bölgesinin arka kısmında yer alır ve yaklaşık 15 santim uzunluğunda ve torba biçimindedir.
Pankreas kanseri genellikle pankreasın baş kısmındaki dokuda tümör oluşmasıyla baş gösterir ve tütün mamulleri ve alkol kullanan kişilerde daha fazla rastlanmaktadır. Pankreas başının yanı sıra pankreasın geneline yayılması ve onikiparmak bağırsağına kadar kanserli hücrelerin ulaşması mümkündür. Tedavide erken teşhis hayati önem taşır.
Kilolu kişilerde daha sık rastlanan bir kanser türü olan pankreas kanseri hastalarının %30'unda kansere yakalanma sebebi sigaradır. Kalıtımsal olarak çok nadiren aileden bireye geçebilen bir kanser türü olmakla birlikte erişkin tip şeker hastalığına bağlı pankreas kanserine yakalanma riski olup olmadığı halen tartışılmaktadır.
Pankreas kanseri, erkeklerde kadınlara oranlar daha fazla görülmektedir ve diğer kanser türlerinde olduğu gibi yaş ilerledikçe kanser riski artmaktadır.
Eğer aşağıdaki belirtiler sizde varsa doktorunuza görünmenizde fayda var.
·        
      Kilo kaybı
·         Sarılık
·         Bulantı ve kusma
·         Yorgunluk ve halsizlik
·         Sindirim sistemi bozuklukları
·         Sırtta ağrı
·         Macun renginde dışkı
·         Genetik olmayan ani şeker hastalığı


Sarılık Hastalığı En Önemli Belirti

Özellikle sarılık en sık ve ilk başlarda ortaya çıkan belirtidir. Pankreas kanseri hastalarının yarısında sarılık vakası gözlemlenmektedir.  Sarılığın ortaya çıkmasının nedeni pankreası saran kanser hücrelerinin onikiparmak bağırsağını tıkayarak safra yolunu kesmesidir. Genellikle başlarda hafif karın ağrısı şeklinde belirtiler gözlemlenirken hastalık ilerledikçe sırta doğru ağrı vurmaya başlar ve hazımsızlık ve şişkinlik belirtileri takip eder. Gözlerde ve ciltte renk değişikliği olur ve vücut sapsarı bir hal alır. Bu belirtilerin yanı sıra idrar rengi normalde olduğundan çok daha koyudur, ciltte kaşıntı ve soluk renkli dışkı ile kendini belli eder.
Hasta hormon dengesinin bozulmasıyla birlikte depresyon gibi psikolojik bunalımlara girebilir.


Pankreas kanseri belirtilerinin teşhisi ve hastalığın tanısı oldukça zordur. Genelde hastalık sinsi belirtiler şeklinde işaretler verdiği için, hastalar tarafından başka hastalıklarla karıştırılmaktadır. Erken teşhis konusunda doktorun belirtilerden yola çıkarak şüphelenmesi ve araştırmaları bu yönde sürdürmesi çok önemlidir.

Geçmeyen Karın Ağrısı Varsa
Pankreas kanseri teşhisi konulan hastaların çoğunluğunda karın ağrısı şikayeti görülmektedir. Önceleri hafif bir ağrı hissi ile başlayan ağrılar hastalığın hızlı bir şekilde yayılması ile süreleri uzar ve şiddetlenebilir.
Hazımsızlıkla birlikte karın ağrısından şikayetçiyseniz doktorunuza başvurmalısınız. Her uzun süren karın ağrısı pankreas kanseri değildir, fakat pankreas kanseri belirtileri arasında tümör çevresinde bulunan sinirleri etkileyerek ağrılara sebep olmaktadır.


Kronik Bağırsak Sorunları
Dışkılamanın normalden farklı olması, yağlı ve aşırı kokulu olması durumunda pankreasta bir sorun olabileceğini göstermektedir. Pankreasın en temel görevi midedeki yağları ve karbonhidratı sindirecek enzimi salgılamak olduğu için bu enzimlerin eksikliği durumunda bağırsak da işlevini yerine getiremez olur ve ishal gibi belirtiler ortaya çıkabilir.