27 Ocak 2016 Çarşamba

Gastrit Nedenleri, Belirtileri Nelerdir.



Gastrit Nedir?
Gastrit mide hastalıkları arasında yer almaktadır. Midemizin iç yüzeyinde mukoza tabakası bulunur. Bu mukoza tabakasının iltihaplanması gastrit hastalığı olarak adlandırılmaktadır. Gastrit hastalığı genellikle yaş ilerleyince görülmeye başlar. Hemen hemen toplumda gastrit hastalığı gözlenmektedir. Gastrit çoğunlukla kronik şekilde ortaya çıkmaktadır. Kronik yani; muzmit gastritlerin sıklıkla görülmesi erkenden bu hastalığın fark edilmesine de yardımcı olmaktadır. Gastrit hastalığı ülserden farklı olmaktadır. Gastrit de ülsere oranla daha çok mide yüzeyinde meydana gelen bir hasardan söz edebilmekteyiz. Gastrit ülserden her ne kadar daha masum gibi gözükse de ilerlerse ülsere dönüşebilir. Türk toplumunda en fazla gözlenen mide rahatsızlığı gastrit olmakla beraber; yaşlıların mide sorunu olarak da bilinmektedir.



Gastrit Nedenleri Nelerdir?
Gastrit hastalığına en çok midede oluşan bakteriler neden olmaktadır. Gastriti tetikleyen baş bakteri ise; kronik H. pylori enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon genellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlense de her toplumda görülme sıklığı oldukça fazladır. Üstelik kronik H. pylori enfeksiyonu daha bebeklik ve çocukluk döneminden itibaren vücuda girer. Uzun yıllar boyunca vücutta barındıktan sonra yaşlılık ve erişkinlik dönemleri geldiğinde gastrit hastalığı olarak kendisini göstermektedir. Özellikle de Amerika’ya baktığımızda yetişkin insanlardan %50 oranı kronik H. pylori enfeksiyonu taşıyıcısı olarak bilinmektedir. Bu da Amerika’da gastrit hastalığının görülme sıklığının ne kadar fazla olduğuna işaret eder. 

Bu enfeksiyon dışında gastrit için en önemli neden beslenme alışkanlığı olmaktadır. Dengesiz beslenme, gazlı içecekler tüketme mide yüzeyinin hasar görmesine neden olurken; sigara ve aynı zamanda da alkol kullanımı gastrit hastalığını tetikleyen en önemli noktalar arasında bulunmaktadır. Çünkü; sigara kullanan bir bireyin midesinde bulunan sinir hücresi uyarılır ve asit salgısı artış gösterir. Vücutta bulunan asidin artması da gastrit hastalığına neden olmaktadır. Gastrit beslenme dışında ruhsal ve psikolojik durumlar karşısında da baş gösterebilir. Stresli bir iş yaşamınız ya da aile hayatınız varsa; bu hastalığa yakalanma ihtimalinizde de artış meydana gelir. İlaç kullanımı sonucunda da gastrit gözlenmektedir. Kullanılan bazı ilaçlar asit oranını arttırır. Örneğin; aspirin vücuttaki asit oranını arttırdığı için gastrite sebep olabilir.



Gastrit Belirtileri Nelerdir?
Gastrit hastalığının gözlenmesi temelde ikiye ayrılır. Bunlar akut gastrit ve kronik gastrit olmaktadır. Bu iki gastrit çeşidinin  belirtileri arasında da farklılık vardır.
Akut Gastrit Belirtileri; Mide yanması, mide de basınç ya da mide ağrısı gözlenir. Akut gastrit hastasıysanız; karnınız aç olduğunda mideniz daha çok ağrır. Akut hastalar eğer alkol ya da sigara kullanırlarsa; mide de yaralanma meydana gelebilir. Yara kanayabilir ve kusmayla birlikte kan gelebilir. Çok ağır bir akut gastrit hastasıysanız dışkınızda koyulaşma görebilirsiniz.
Kronik Gastrit Belirtileri; Bu gastrit çeşidinde iltihaplanma söz konusudur. Geğirmek, mide şişkinliği ya da mide de şişkinlik gözlenir.

Fıtık Hastalığı Ve Nedenleri


Fıtık Hastalığı Nedir?
Karın bölgesinde yer alan iç organlar ya da başka dokuların hassas kas alanından fırlaması ve cildin altında şişkinlik meydana getirmesidir. Bir başka ifadeyle, bağırsak ile karın duvarından dışarı doğru çıkan şişliktir ve tıpta Hernia olarak adlandırılmaktadır. Karın bölgesi son derece güçlü kaslardan oluşmaktadır ve bunlar sayesinde de bağırsaklar pek çok basında karşı koruma altındadır. Ancak bu kaslarda meydana gelecek olan hassasiyet bağırsakların korunmasını engellediği gibi zayıf olan bölgede oluşturduğu şişkinlikten bağırsaklar dışarıya doğru fırlar ve derinin altından dışarıya çıkan şişlik zorlama ya da öksürme sonucunda ortaya çıktığı gibi yatağa uzanıldığında kaybolur. Fıtıklar vücudun pek çok farklı bölgesinde görülebilir. En çok görülen fıtık çeşitleri arasında uyluk ve kasık fıtıkları, mide ve göbek fıtıklarıdır. Ayrıca ameliyat sonrasında oluşacak hassaslaşmadan dolayı da o bölgede fıtık oluşumu görülebilir.




Kasık ve Uyluk Fıtıklarının Nedenleri Nelerdir?
Kasık fıtıkları daha ziyade erkeklerde, uyluk fıtıkları da bayanlarda görülmektedir. Erkeklerde kasık fıtıklarının daha çok görülmesinde başlıca etken erkeklerde kasık bölgesinin daha hassas olmasından kaynaklanmaktadır. Kasık fıtıkları aynı zamanda doğuştan da olabilir ancak zaman içinde o bölgeyi zayıflatacak olan etkenler sonucunda da fıtık oluşabilir. Karın içinde basınç oluşturan ıkınma, zorlanarak idrar yapma ve öksürük gibi olayların ardından karın boşluğu duvarının dışarı itilmesi ile küçük bir kese oluşur ve kasık fıtığı meydana gelir. Basıncın artması ile kese daha çok büyür ve bağırsağın bir kısmı da bu kese içine kayar. Bu durum da şişkinlik ve ağrı verir. Tedavi edilmemesi durumunda da şişkinlik kasık kanalına iner ve daha çok ağrı verir. Kadınlarda uyluk fıtığı görülme nedeni de şişmanlık ya da hamilelik durumudur. Bacağın üst kısmında oluşan şişlik ıkınma, kabızlık, güçlü öksürük ya da ağırlık taşırken zorlanma durumlarında meydana çıkar.


Fıtık Tanısı Nasıl Konur?
Fıtığa tanı koymak son derece kolaydır. Uzman doktorun yapacağı fiziksel muayene ile anlaşılır. Uyluk fıtığı için ultrason görüntüsü de gereklidir.


Fıtık Tedavisi Nasıl Olur?

Fıtık tedavisi genel olarak cerrahi müdahale gerektirmektedir. Ameliyatta yapılacak olan ilk şey bağırsağın girdiği keseden çıkarmak ve yeniden karın boşluğuna yerleştirip, keseyi kaldırarak etrafında bulunan kasları kuvvetli ilmek ya da yama ile tedavi etmektir. Bu tedavide gerilim olmaz, dolayısı ile hastanın ameliyat sonrasında dikişlerinin yırtılması da söz konusu değildir. Hastanın yaşı ya da başka bir nedeni nedeniyle ameliyat olması söz konusu olmayabilir bu durumda da doktor bağırsağa dışarıdan müdahale eder ve yeniden karın boşluğuna yerleştirir. Son derece basitmiş gibi görünen fıtık, tedavi edilmediği durumlarda ciddi problemlere neden olabilir. Bağırsak, fazlasıyla ağrıya neden olacak şekilde sıkıştır ve bu da kan dolaşımına engel olurken, kangren meydana gelebilir.


FELÇ HASTALIĞI

FELÇ HASTALIĞI

Felç Hastalığı Nedir?
Felç hastalığı beyni beslemekte olan kan damarlarında akışın durması ile meydana gelen beyin hasarı sonucunda meydana gelen klinik bir hastalıktır. Felç hastalığının 2 çeşidi vardır bunlardan bir tanesi İskemik Felç, diğeri de Hemorajik Felçtir. Felç hastalığının %85 oranı iskemik felç, %15'i de hemorajik felçtir.


İskemik Felç: kalpten çıkan pıhtılar ya da karotid damarlarındaki plaklardan çıkan parçalar beyni beslemekte olan damarları tıkar. Bu damarların beslemiş olduğu beyin bölgesine kan akışı olmadığından dolayı da ölmeye başlar. Bu zaman 5 dakikayı geçtiğinde ise o bölge içinde kalıcı bir hasar bırakır.

Hemorajik Felç: Beyin kanaması neticesinde meydana gelen felç çeşidinde beyni besleyen damarlar yırtılır ya da çatlar bunun sonunda da beyinde kanama oluşur. Etkilenen damarların beslediği alanda ve kanama oluşan alanlarda hasar oluşur. Hastada etkilenmiş olduğu yere bağlı olarak da farklı klinik bulgular meydana gelir. Beyinde hangi bölgenin ne doğrultuda hasar gördüğü belirlenmesi ile felcin daha sonra meydana getireceği etkileri anlaşılır.


Felç Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Felç hastalığını tetikleyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bunların en önemlisi de yüksek tansiyondur. Felç hastalarının %50'si yüksek tansiyon nedeniyle bu durumu yaşamaktadır. Fazla yemek yemek, uzun zaman güneşte kalma, aşırı yorgunluk, sigara kullanmak, kan basıncını yükseltecek ani sıcaklık değişikliği, yüksek kolesterol ve şeker hastalığı da risk faktörleri içinde yer almaktadır.


Felç Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Bacak, kol ya da yüzün belli bir yerinde duyu kaybı, yutma güçlüğü, baş dönmesi ve görme bozukluğu olarak kendini gösterir. Sağ beyinde oluşacak hasar vücutta sol tarafta etki gösterirken, sol taraftaki hasar da sağ tarafta kendini gösterir. Ön belirtileri arasında da;
- Travmaya bağlı olmayan ve aniden gelişen bilinç kaybı
- Kolda, bacakta ya da yüzde aniden gelişen kısmi ya da tam uyuşukluk ve hareketlerde kısıtlılık durumu
- Aniden meydana gelen görme sorunları
- Aniden meydana gelen konuşma bozukluğu
- Daha önce hiç yaşanmamış olan şiddetli baş ağrısı


Felç Hastalığının Tanısı Nasıl Koyulur?
Felç hastalığında kesin tıbbi bir tedavi yoktur ancak ilk üç saatin büyük önemi vardır. Hastanın ilk 3 saat içinde hastaneye başvurması durumunda damar açıcı tedavi uygulanabilir. Bunun haricinde de felç derecesi ve etkilediği bölgeleri tespit edebilmek için testler ve tomografi uygulanır.


Felç Hastalığından Korunma Yolları Nelerdir?

Felç riskini en çok arttıran unsur yüksek tansiyondur. Dolayısı ile 40 yaş üstünde olan kişilerin yıllık kontroller yaptırması önemlidir. Tuz tüketiminde azaltma yapmak en önemli unsurlardan biridir ve beslenmeye de son derece dikkat etmek gerekmektedir. Az yağlı gıdalar tüketilirken, lifli gıdaların tüketimine ağırlık verilmelidir. Dengeli beslenme ile yüksek olan kolesterolü düşürmek de felç riskini azaltacak olan önemli bir faktördür.

Böbrek Taşı Nedir?

BÖBREK TAŞI

Böbrek Taşı Nedir?
Böbrek taşı sorunu böbreklerde oluşan taşlar nedeni ile vücudun işleyişini tam bir şekilde yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Üreme sistemi dahilinde taş oluşursa bu duruma Ürolitiyazis adı verilmektedir. Böbreklere baktığımızda; vücut içerisinde en fazla taş oluşumunun gözlendiği yer böbrekler olarak bilinmektedir. Böbrek taşı hastalığının görülme sıklığına bakacak olursak da erkeklerde bayanlara oranla daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Böbrek taşı oluşumunda en belirgin etkenin ise; aileden gelen genetik faktörler olduğunun bilinmesi gerekiyor. İdrar içerisinde birçok madde bulunmaktadır. Bu maddelerden bir kısmı idrarda gereğinden fazla bulunuyorsa böbreğe gider ve burada çökme yöntemi ile birikmeye başlar. Biriken maddeler belli bir süre sonrasında böbrek taşlarını meydana getirir. Böbrek taşları genellikle idrar sayesinde atılır. Bazı taşlar da idrar kanalını tıkar. Bu durumda atılamaz ve şiddetli bir ağrının yaşanmasına neden olur.



Böbrek Taşları Neden Oluşur?
Böbrek taşının oluşmasına neden olan maddeler idrarda da bulunan ürik asit, sistin, kalsiyum ve aynı zamanda da oksalat maddeleridir. Bu maddelerden hepsi ya da en az bir tanesi idrarın içinde fazla oranda tespit edildiğinde böbrek taşına davetiye çıkar. Bu maddeler dışında çevresel faktörler arasında yer alan beslenme alışkanlığı, böbrek taşına neden olan ilaçların kullanımı gibi durumlarda da böbrek taşı sorununu görmekteyiz. Böbrek taşı olmasa bile Gut Hastalığı yaşayan bireylerde böbrek taşı oluşumunu da görme ihtimalinde artış yaşanıyor. Özellikle daha önce böbrek taşını atan bir süre bu sorunu yaşamayan kişilerde de hastalığın yeniden kendisini gösterdiğini de söylemek mümkündür. Daha önce böbrek taşı düşüren kişiler birkaç yıl içerisinde yeniden böbrek taşı sorunu ile karşı karşıya kalabilirler. Bu durumu oranlayacak olursak da yaklaşık %60 ile %80 böbrek taşı hastası ilk 10 yıl içerisinde yeniden böbrek taşı sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Beslenme alışkanlığı konusunda da dikkat edilmesi gereken nokta; asitli içecekler tüketmekten kaçınmaktır. Başta kola olmak üzere asitli içecekleri içmek ve lif barındırmayan yiyecekleri sürekli olarak tüketmek de böbrek taşı sorununun başlangıç göstermesine neden oluyor.


Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir?
Böbreğin içerisinde oluşan taşlar büyük de olabilir; küçük de olabilir. Büyük böbrek taşına sahip olan kişiler de çoğu zaman herhangi bir bulguya denk gelinmez. Küçük taşlar varsa; bunlar da idrar kanalından geçerek idrar yolu ile atılır. Tabi kanaldan geçiş esnasında kasıklarda bir ağrı ortaya çıkar ve bazen bu ağrı ayakta durmayı bile zorlaştırabilir. Meydana gelen ağrılar böğür bölgesindeyse; böbrek taşı böbrekte ya da üst idrar yollarında barınıyordur. Küçük taşlar atıldığından dolay hareket ettikçe ya da idrar kanalına geldikçe ağrıya sebebiyet verir. Böbrek taşı sebebi ile meydana gelen ağrılar şiddetli ya da şiddetsiz olabildiği gibi birkaç saat devam edebilir.

Basur Nedir?

BASUR
Basur Nedir?

Basur halk arasında mayasıl olarak da bilinen tıp dilindeki adı Hemoroid olan anüs hastalığı olmaktadır. Anüs bölgesinin iç tarafında toplardamarlar yer alır. Bazı durumlar sonucunda bu toplardamarlarda meydana gelen basınçta da artış yaşanır. Damarlar yapısı gereği zaten genişlemeye ya da esnemeye imkanı olan bölgelerdir. Toplardamarın basıncı artınca dolayısı ile de damarlar genişler. Damarların genişlemesinin en temel nedeni; damarda meydana gelen basıncı dengeye kavuşturmaktır. Damarlar genişledikçe de anüsten dışarıya çıkar. Anüsten dışarı çıkan damarların rengi; kırmızı ya da mordur. Bu damarlar dışarıda olduğundan ve içeriden de basınç gelmeye devam ettiğinden dolayı kanamaya başlarlar. Bazen de damarlar tahribat yaşayarak delinir ve bu durumda da yine kanama yaşanır. Basur sorunu Türk toplumunda oldukça yaygın gözlenen bir hastalıktır. Ülkemizde genellikle 50  yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. Basur tedavisi için genellikle cerrahi yöntemler başarıyı getirmektedir.




Basurun Nedenleri Nelerdir?
Hemoroid aslında bir yapıya verilen isimdir. Normal şartlarda bu yapı zaten vücutta bulunur. Bu yapının hastalanmasına tıpta Hemoroid adı verilirken; halk arasında da basur denilmektedir. Basurun asıl nedeni; toplardamarların yapısının bozuk olmasıdır. Basuru ortaya çıkaran 3 temel sebep vardır. Sürekli kabızlık yaşamak, çok fazla ıkınmak, hamilelikte damarların genişlemesidir. Doğum sonrası nedenler olabildiği gibi; doğuştan gelen nedenler de basuru tetikler. Örneğin; bireyin toplar  damarlarının doğuştan zayıf olması basura neden olur. Bunlar dışında bazı etkenler de basuru ortaya çıkarır;
Yaşamı boyunca hareketsiz olmak ve gereğinden fazla şişmanlık yaşamak,
Sürekli olarak alkol kullanmak,
Makatı tahrip eden sporlar yapmak, örneğin; bisiklet sürerken sele kısmı makata zarar verir.
Bazı mesleklerde sürekli oturarak çalışmak gerekiyor. Bu da basura yol açıyor.
Lifi bol olan gıdalar tüketmemek ve sürekli olarak ishal çıkmak,
Bağırsakta olan tümörler.



Basur Hastalarının Karşılaştığı Sorunlar Nelerdir?
Basur hastalarını bekleyen iki farklı basur tipi vardır. Bunlardan biri İç Basur, diğeri de Dış Basur olmaktadır.
İç Basurun Getirdiği Sorunlar; Makat bölgesinin kapanmasına yardımcı olan bazı kaslar bulunmaktadır. Bu kasların üzerinde ise toplardamarlar bulunur. Bu toplardamarlar genişlerse iç basur meydana gelir. İç basur nedeni ile damarlar dışarıya sarkar ve dışarıya sarkan damarlara el yardımı ile baskı yaptığınızda içi boşalır. Damarlar bir yumak haline gelerek iç basuru oluşturur. Dışarıya sarkan damarlarda kanama ya da iltihaplanma gibi sorunlar da gözlenerek hastanın acı ve ağrı hissetmesine neden olabilir.

Dış Basurun Getirdiği Sorunlar; Makatı kaplayan kasların üzerinde olduğu gibi altında da toplardamarlar yer alıyor. Altta yer alan toplardamarların genişlemesi sonucunda da dış basur sorunu ortaya çıkmaktadır. Dış basur çoğunlukla tek başına gözlenmez ve beraberinde iç basuru da getirir. Makat bölgesinde yanmaya ve dışkılama yaparken kanamaya neden olur.






ALZHEİMER HASTALIĞI



Alzheimer Hastalığı Nedir?
Alzheimer hastalığı bunama hastalığının en sık görülen şekli olmakla birlikte daha fazla 52 yaşlarda ya da 53'lü yaşlarda ortaya çıkar. Hafıza bozukluğu, kendini ifade etmekte zorlanma, okuyamama ya da yazı yazma işlevinde bozukluk ile meydana çıkar. Birkaç yıl içinde de tüm akıl işlevlerinde gerileme görülürken, ruhsal bozukluklar da baş göstermeye başlar. Bu tür sorunları yaşıyor ve de farkında olmak da hastayı umutsuzluğa iter. Alzheimer hastalığının 2 çeşidi vardır: yaşlılık öncesinde ve yaşlılıkta görünen olmak üzere. Yaşlılıkta görülmekte olan şekli ile hastalık son derece yavaş başlayacağı gibi geç de ilerler. Yaşlılık öncesinde başlayan şekli ise 60 yaşından önce görülmekle birlikte son derece hızlı ilerler.




Alzheimer Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Alzheimer hastalığı ile ilgili olarak pek çok teori ortaya konmuştur ancak bunların henüz hiçbiri kesin değildir. Yapılan araştırmalarda pek çok muhtemel sebep içinde genetik faktörler de yer almaktadır. Bir ailede birden çok kişide bu hastalığın görünmesi, bu hastalığın tam olmasa da kalıtsal olarak bazı faktörlere göre değerlendirileceği görülmektedir. 45 yaş üstünde doğum yapmak, doğacak çocuğun alzheimer hastası olma nedenlerinden bir tanesi olarak görülebilir. Beyin iltihabı hastalığının da Alzheimer hastalığına benzer bozukluklar oluşturduğu görülmüştür. Dolayısı ile bu hastalığın da Alzheimer hastalığı enfeksiyonuna dönüşebileceği fikri meydana gelmiştir. Hastalık ile ilgili olarak çok tartışılan bir diğer konu da ağır kafa travması yaşayan insanların hastalığa tutulma olasılığının sağlıklı bir insandan daha fazla yüksek olmasıdır. Özellikle de boksörlerin yaşadıklarından sonra kafada devamlı olarak görülen ağır darbe görmesi beyinde bir takım bozukluklar meydana getirebileceği saptanmıştır. Kesin olmamakla beraber psikososyal nedenler de Alzheimer hastalığına sebep olabileceği düşünmektedir.



Alzheimer Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Alzheimer hastalığı başlangıçta bunama hastalığına benzemektedir. Sinsi bir şekilde başlayan hastalık ağır ancak devamlı şekilde ilerler. Hastalığın da başlangıç sebepleri çok açık olmadığı için ilk evrelerini kestirmek de son derece zor olacaktır. İlk belirtileri unutkanlık, depresyon, kendini ifade edememe ve tahammülsüzlük olarak karşımıza çıkar. Hafıza kaybı özellikle de yakın geçmişini hatırlamıyor olmada oldukça belirgindir. Hasta ne zaman, nerede olduğunu ve bulunduğunu hatırlayamaz yani mekan ve zaman kavramı yok olur. Konuşma bozuklukları son derece belirgin hale gelir. Hiç bir şeyi önemsemez ya da saldırgan tavırlar sergilemeye başlar. Masada yer alan yemekler arasında seçim yapmaz ve her şeyi yiyebilir. Şuursuzca yemek yer ve bu durum oburluğa dönüşebilir. Hastalığın ileri evrelerinde ise hasta artık yakınlarına oldukça bağımlı bir hale gelir ve günlük işlerinin pek çoğunu yapamaz bir durum oluşur. Kişilik kaybı, hareketlerin gittikçe azalması durumu ile birlikte tam bir hareketsizlik durumu ve ayrıca bağımlılık da hastalıkta görülebilecek son evrelerdir.



26 Ocak 2016 Salı

Diyetinizi Seçin, Yaza Bomba Gibi Girin.

Diyetinizi Seçin, Yaza Bomba Gibi Girin

hanım-erkek, genç-ihtiyar; kışın hareketi unutup kendini yemeye kaptıran herkes için diyet dönemi bu aydan itibaren başlıyor. Sizin için 3 farklı diyet programı hazırladık. Vazgeçemediğiniz gıda grubundan varlıklı diyetinizi seçin, maratona başlayın.


Mart ayı geldi, kilo eda telaşı başlandı. sağlıklı beslenmeye bu ay başlamakla en doğru kararı veriyorsunuz. önünüzde ne kadar çok aşırı zaman olursa sıhhatli bir biçimde incelme şansınız o kadar yüksek. Peki hangi diyeti uygulayacaksınız? Siz bir etsever misiniz yok ise karbonhidratsız yapamayanlardan mı? Belki de son zamanlarda meyvelerin daha dikkatli tüketilmesine dair bilgiler canınızı sıkıyor sebebi ise siz meyvesiz yapamayanlardansınız. Herkesi düşündük ve Medical Park Göztepe Hastanesi’nden Diyetisyen Gizem Keservuran’dan Formsanté okuyucuları için 3 ayrıcalıklı beslenme planı hazırlamasını istedik. Listeleri inceleyin, size en uygununu belirleyin ve gündelik hareket miktarınızı da artırarak yaza kadar tartıdaki ibrenin adım adım aşağılara inmesinin keyfini çıkarın.

Popüler diyetlere dikkat

Diyetisyen Gizem Keservuran, bahar ayları ile birlikte herkesin hızlı kilo verme hevesine düştüğünü belirterek özellikle protein ağırlıklı popüler diyetlere karşı uyarıyor: “Bu diyetler kısa sürede kilo kaybı sağlamaktadır olsa da uzun vadede böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Bunun beraberinde bilhassa yürek-damar, diyabet ve hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi) bunun gibi şikayetleri olan kişiler yeterli ve dengeli karbonhidrat tüketmediklerinde kan şekerleri düşebiliyor.”

Meyvenin fazlası yağ demek

sıhhatli ve organik bulunduğu için yalnızca meyve yiyerek kilo vereceğinize inananlardansanız ne yazık ki yanılıyorsunuz. Dyt. Keservuran, “Unuttuğumuz nokta şu; orta boy bir elma/ portakal/ 2 adet kivi/ 2 adet mandalina/ küçük boy muz/orta boy şeftali/küçük kase nar/1/2 orta boy ayva bu gibi meyveler ortalama 15 g karbonhidrat içeriyor. Bir tabak meyve yediğinizde nerdeyse 60 g karbonhidrat alıyorsunuz yani dört dilim ekmek yemiş kalırsınız. Bir de glisemik indeks değerlerine bakarsak bu noktada ise ekmek tüm meyvelere göre daha masum oluyor” diyor ve ekliyor: “çayınıza attığınız şeker tek molekül, meyve şekeri ise iki molekülden oluşuyor. Yani meyvenin sindirim ve emilim basamakları çay şekeri kadar hızlı. özellikle akşam yemeklerinin derhal ardından ya da 1-2 saat sonra yenen meyveler maalesef çok yağ şekilde arka dönüyor.”

Doğru karbonhidratı seçin

Geldik karbonhidratlara… Onlara bayılıyoruz fakat azami da onlardan korkuyoruz. Bu işin sınırı ne olmalı?  Dyt. Keservuran yanıtlıyor: “şunu biliyoruz ki bünyenin temel enerji kaynağı karbonhidratlar, beynin tek enerji kaynağı da yine karbonhidratlar. Peki hiç karbonhidrat içeren besin almadan yaşamımızı sürdürebilir miyiz? Evet! ancak vücut kısa zamanda katabolizmaya yani yıkıma başlar ve adale kütlesi kayıpları yaşanır. Bu da sağlıksız bedene giden bir yoldur. Dolayısıyla karbonhidrat içeren gıdalar günlük beslenmemizde daima olmalı ancak beyaz şeker ve beyaz unlu gıdalar, kepek ekmeği, pirinç pilavı yerine yeşil mercimek, kinoa, bulgur, kısır, tam çavdarlı ekmek gibi glisemik indeksi düşük karbonhidrat kaynaklarını tercih etmeliyiz.”

Doğadan geleni yiyin, ölçüyü kaçırmayın, işlenmiş gıdalardan irak durun ve bunları hayat tarzınız olarak benimseyin. Böylece hem kilo verir hem de sağlıklı bir yaşam sürmeyi garanti edersiniz.